27 Ağustos 2007 Pazartesi

Karakter Oluşturmak Üzerine Küçük Bir Not

Film yazmanın en zahmetli taraflarından biridir Karakter Oluşturmak. Ne olursa olsun sonuçta ekranda görülecek insanı şekillendiren sizsiniz. Bu bile aslında çok büyük bir olay. İzleyicide gerçeklik ve orjinallik duygusu uyandırmanın yegane şartlarından biridir karakter. Karakterinizin üzerinde ne kadar çalışırsanız filminiz o kadar canlı ve derin gözükür. Silik ve sıradan karakterlerin filmde işi yok. Dışarısı sıradan insanlarla dolu zaten. Filmi izleyenleri 80-90 dakika o koltukta oturtuyorsan bunun hakkını vermek zorundasın. Çünkü sinema denen kültür faaliyetinin altında günlük yaşamın monotonluğundan bir nebze uzaklaşıp, farklı şeyler görme isteği ile arz-talep dengesi yatar.

Bu yüzdendir ki filminizdeki karakterler orjinal olmak zorundadır vesselam...

Peki bu orjinallik nasıl sağlanır?

Orjinalliği sağlamının en etkili yolu şüphesiz gözlemdir. Ancak sadece gözlem yeterli gelmeyebilir. Bu gözlemleri tutarlı şekilde birleştirip sağlam bir "Kolaj Karakter" oluşturmaktır önemli olan.

Peki bu kolaj nasıl yapılır?

Şahsen kullandığım yöntem bir hayli işime yaradı diyebilirim. Müsait bir vakitte, samimi bir arkadaşınızla muhabbet ederken sözün bittiği yerde, konuşulacak bir konu kalmadığı anda devreye girerek arkadaşınızı tahlil edin. Daha doğrusu tahlil ettirin.

Ona şu soruyu sorarak başlayabilirsiniz? (Arkadaşınızın adı Hasan Yılmaz olsun.)

"Bir gün herhangi bir kitapçı ya da kütüphane gezerken rafta bir kitaba rastladın. Kitabın ismi "Hasan Yılmaz". Bu kitapta Hasan'ın hayatı ve bütün karakter özellikleri mevcut. Aldın okudun. Bana o Hasan Yılmaz'ı anlatabilir misin? Nasıl bir tipti? "

Bu sorudaki asıl amaç arkadaşınıza kendi kişiliğine dışarıdan bakmasını sağlamak. Aslında siz ona "Bana kendini anlat" demek istiyorsunuz.

O kendini anlatmaya başladıkça tıpkı bir psikolog gibi ona sorular yöneltin ve ruhunun derinliklerine inmeye çalışın. Zaten arkadaşınız ister istemez açılacak ve bülbül gibi şakıyacaktır. Seans bittikten sonra kişiliğini tek cümleye indirgemeye çalışın. Eğer bir farklılık, ilginçlik söz konusuysa not alın ve karakter klasörünüzün içine koyun.

Örnek:

"Rahat yaşamak, zengin olmak isteyen ama bunun için hiç bir şey yapmayıp, düşündüklerini sadece fikir olarak bırakıp eyleme geçirmeyen biri..."

Komedi filimlerinde ya da dizilerinde görülebilecek boş bir insan tipi olabilir.

Bu yöntemi bir kaç kişi üzerinde uyguladıktan sonra dosyanızda çok farklı karakterler biriktiğini göreceksiniz. Bunları tutarlı bir şekilde harmanladıktan sonra karakteriniz filme hazırdır. Afiyet olsun. :)

Çok faydasını gördüm. Sadece sinemayla ilgili bir durum da değil. Sosyo-kültürel açıdan da oldukça keyif veren bir yöntem. Farklı insanlar tanımak, onların ruhunda derinlemesine bir gezintiye çıkmak çok eğlenceli geliyor bir zamandan sonra. Hem sosyal ilişkilerinizde size yardımcı olacak bir takım bilgiler de edinebilirsiniz. Sonuçta senarist denen kişinin sosyal açıdan zengin olması şart. Aksi takdirde o duyguyu vermesi imkansız.

İnsanların dış görünüşlerine fazla aldanmamak lazım. Dışarıdan en aktif, en pozitif, en entellektüel gibi görünen birinin aslında ne kadar boş biri olduğunu çözebilir, ya da çekingen, sosyal ilişkilerinde bir düzen oturtamamış kişilerin aslında ne kadar dolu olduğunu, insana huzur verdiğini keşfedebilirsiniz.

Gerisi de sizin yaratıcılığınıza kalmış artık...

Kolay gelsin...

DÜZELTME

Bir daha herhangi bir konuyla alakalı bir şeyler söyleyeceksem araştırma yapmadan yazmayacağım.

Aşağıdaki yazıda "Komiser Nevzat" ile ilgili bazı bilgiler mevcuttu. Buna ister önyargı deyin ister tahmin deyin. Sonuçta o yazı orada ve bir çok kişi tarafından da okundu.

Dizinin edebi yoksunluktan uzak olabileceğini yazmıştım. Fakat Komiser Nevzat karakterinin Polisiye yazarı Ahmet Ümit'in meşhur roman karakteri olduğunu öğrenmem uzun sürmedi. Belki de Ahmet Ümit'i pek okumadığımdan kaynaklandı. İlk özrümüz bu.

İkincisi ise yapmacıklıktı. Belki senaryo ve diyaloglar ile ilgili bir şeyler olabilir ama çekimler konusunda bunu söylemek zor. Çünkü dizinin yönetmeni Veli Çelik. Bu şahsiyet bir zamanlar tiryakisi olduğum ve etkileyici aksiyon sahneleri içeren "Sıcak Saatler" dizisinin yönetmeni. O günün şartlarında (10 yıl öncesinden bahsediyorum) bir şeyler başarmış bir yönetmenin günümüz şartlarında ne yapacağı az çok kestirilebilir. Bu da ikinci özrümüz.

Geriye zurnanın son deliği kaldı:

SENARYO...

İşte o kesin değil. Hala daha kaygılarım devam etmekte. Dramatik açıdan çok zenginleştirilebilecek bir konseptin çatışmasız ve basit bir olay örgüsü üzerine oturtulma olasılığı beni korkutmakta. Neyse...

İzleyelim görelim...

20 Ağustos 2007 Pazartesi

YENİ SEZON BAŞLIYOR !

Malumunuz ki Türkiye'de dizi sezonu Eylül ayının başı itibariyle başlar. O günlere yaklaştıkça televizyonlarda yeni yayın döneminde ekranlarda olacak dizilerin teaserleri, fragmanları arz-ı endam eder izleyiciyi bir an önce kendine çekip, reyting kavgasına tutuşur taze dizilerimiz.

Ekran kirliliğinden bahsettiğimiz şu günlerde bu sorunun aslında tek püf noktası olduğunu görmek zor olmasa gerek: İyi prodüksiyon = Zengin (ya da gönlü zengin) yapımcı

Fakat bizde bu kavramların semeresini gören yapımlar bir elin parmaklarını geçmez. İşte o herkesin ağzına sakız olan "Ekran Kirliliği"'nin temelinde bu nokta yatıyor. Kötü prodüksiyonların çokluğu, televizyonu izlenmez kılıyor bir kerteden sonra. Temennimiz Türk Televizyonu'nun en azından bu sene iyi prodüksiyonlara ev sahipliği yapması.

Benim dikkatimi çeken bir kaç dizi var yeni başlayacak.

1-) Fesüphanallah

Çok büyük paralar harcayarak belkide Türk Televizyonu'nun en pahalı dizisini(Ayrılık) yapmasına rağmen (senaryosu da kaliteliydi) 6 bölümden fazla gidemeyen ve Kurtlar Vadisi dışında dizi tutturma konusunda şeytanın bacağını bir türlü kıramayan PANA FİLM yine bir dizi projesiyle karşımızda.

Senaryosunu, Ekmek Teknesi'yle gönlümüzde taht kuran Hasan Kaçan (heredot Cevdet) ve onun Gırgır dergisinden tanıdığı bir kaç arkadaşıyla beraber yazdığı dizinin hem konusu orjinal hem de oyuncu kadrosu çok iddialı. Şafak Sezer, Cem Davran, Kadir Çöpdemir, Erdal Tosun, Ahmet Yenilmez, Hasan Kaçan, Kerim Yağcı, Ayşen Gurudağ, Özlem Tekin gibi isimlerin oynayacağı dizinin reklamı da ATV tarafından sağlam yapılırsa yeni bir Ekmek Teknesi furyası bizi bekliyor gibi. Aksi takdirde bu şahane kadroya rağmen reytinglerin yerlerde sürünmesi içten bile değil.

2-) Pusat

Genel itibariyle başarılı prodüksiyonlara imza atan Osman Sınav, bu sefer Türk insanın nabzının attığı kör noktayı çok iyi yakalamış ve bir BOKSÖR dizisi yapmaya karar vermiş. Tarık Solak organizasyonlarının reyting rekorları kırdığı ve adeta bir paranoyaya dönüşen Kick Box maçlarını seyreden insanımız bu diziyi kaçırmaz gibi geliyor bana. Dramatik yapısı sağlam kurulursa, gerçeklik duygusu ön plana çıkarılırsa ve amatörlüklere yer verilmezse dizi Kurtlar Vadisi'nden bile fazla reyting alabilir. Yani Pusat, her an Polat'ı nakavt edebilir de diyebiliriz.

Çünkü hem konu sıcak hem heyecanlı...

3-) Kuzey Rüzgarı

Aslında bu diziyi yazmayacaktım da elim bir anda yazıverdi işte. Mustafa Şevki Doğan imzalı dizinin konusu Kabadayılık. Oyuncu kadrosunda ise biri klasik biri modern olmak üzere iki mafya babası yer alıyor: Kadir İnanır, Oktay Kaynarca...
Fragmanını izlediğim kadarıyla prodüksiyonu oldukça kaliteliymiş gibi geldi ama emin değilim.

Gelelim işin sosyolojik boyutuna...

Kurtlar Vadisi'nden sonra başlayan şiddet özendirici dizilere karşı koyma hususu bu diziyle devam edecek gibi duruyor. Çünkü, bu sektör çok nankör bir sektördür. İnsnaları etkilemek için ortaya bir Polat, bir Çakır karakteri atarsın ama bu karakterlerin insanların ruh hallerinde nasıl bir yozlaşmaya ve çöküntüye yol açtığının farkına bile varmazsın. Kahraman olacağım diye beklerken günah keçisi oluverirsin bu ülkenin Sinema-TV sektöründe.

Merak etmeyin...

Kuzey Rüzgarı 6-7. bölümüne geldiğinde ortalarda Kuzey(Kadir İnanır'ın dizideki ismi) taklidi yapan onlarca çocuk göreceksiniz. Mafya ve şiddet özendirme konusu daha yeni soğumuşken bu tartışmanın gereksiz yere medya alemini meşgul etmesi beni rahatsız edecek. Üstelik yine bir Tv dizisi yüzünden... Mustafa Şevki Doğan nasıl cesaret edip de böyle bir işe kalkıştı hayret doğrusu.

Yukarıda saydıklarım dışında dikkatimi çeken bir dizi daha var. Amerikan tarzı aksiyon dizisi çekeceğim diye yola çıkan bir dizi... Ancak ismi pek tatsız: Komiser Nevzat... Daha etkileyici olabilir miydi? Prison Break dizisinin isminin "Michael'in Acıları" olması gibi bir şey bu....

Ben dizinin isminden bazı şeyler anladım:

- Dizi edebi yoksunluktan uzak. (Bknz. Sağır Oda, Kurtlar Vadisi, Pusat, Kuzey Rüzgarı gibi dizilerin teaserlerindeki sloganlara)
- Yapmacıklık hat safhada olabilir.
- Çatışmasız bir dramatik yapı ve ayrıntıların çokluğu

İnşallah beni mahcup eder bu dizi. Çünkü gerçekten "24, Prison Break, CSI: NY, Lost" dizilerindeki gibi aksiyona çok ihtiyacı var beyaz camımızın.

Diziler yayınlanmaya başladıkça eleştirilerini buradan takip edebilirsiniz.

Kolay Gelsin...

8 Ağustos 2007 Çarşamba

HÜZÜN

Bir parça hüzün halleder her şeyi....

Senaryo konusunda belki de Türkiye'nin en bilgili şahsiyetlerinden biri olan muhterem GEZGİN, www.senaryorum.tk adlı siteyi kapatarak yazın hayatına son vermiştir.

3 sene boyunca senaryo hususunda söylenebilecek her şeyi fazlasıyla söyleyen ve sanal ortamda kendine öğrenciler edinen bu mümtaz şahsiyete buradan tekrar tekrar teşekkürlerimi gönderiyorum.

Umarım, onun bu kararı almasında tetikleyici rolü oynayanlar emellerine ulaşmışlardır. Yoksa çok büyük ayıp ettiler vesselam...

Bizim insanlarımız ne zaman birilerini siyasi görüşlerine göre yargılamaktan vazgeçerlerse GEZGİN o zaman geri dönecektir. Ve ne yazık ki böyle bir şeyin olması yakın zamanda mümkün değil.

Bizi böyle bir ilim deryasından mahrum bırakanlar utansın...

Diyecek başka bir şey yok.