27 Haziran 2010 Pazar

FAYDASI YOK....

Bizim Türkiye'de ne yazık ki işler böyle yürüyor...

Televizyon bazında daha önce ülkemizde hiç denenmemiş bir tekniği deniyorsunuz diyelim...

Ezel dizisini örnek verebiliriz...

Ezel'in kullandığı teknik yıllardır kafamda hamurunu yoğurup bir türlü fırına veremediğim bir teknikti... Zira bundan aşağıda KOMPLO başlığı altındaki yazılarda bahsettim... Benim o yazıları yazdığım tarih buraya eklediğim tarihten daha eski... Ve o tarihlerde Ezel dizisi ortada yoktu. Hatta böyle bir dizinin planlandığına dair bir haber bile yoktu ortalarda...

Çok normal karşılıyorum...

Çünkü Ezel'in kullandığı teknik aslında Lost'un tekniğidir...

Benim aklımdaki de aynen budur... LOST tekniğidir... Hikayeyi LOST tarzıyla anlatmaktır...

Biliyorum...

Ezel dizisinden sonra aynı tekniği kullanan onlarca dizi olacak piyasada... Ve bu diziler hep

"EZEL'i taklit ediyorlar"

diye suçlanacak... Çünkü televizyon dünyasında ilk olmak her zaman önemlidir... Hele ilk olup tutulursan sana benzeyen 40 tane yapım gelir arkandan...

ASMALI KONAK'tan sonra konaklı ağalı diziler...

KURTLAR VADİSİ'nden sonra ağalı mafyalı diziler...

YAPRAK DÖKÜMÜ ile beraber aşk,entrika vs...

ÇOCUKLAR DUYMASIN ile aile sit-comları...

ve

EZEL ile birlikte gizemli, karışık, intikam öyküleri...

"Ekol olamazsan ekolun bir kolu olmaya mahkumsun..."

İşte ben de Ezel ekolunun bir koluyum...

Zaten artık ümidim kalmadı...

Hem içinde bulunduğum sosyo-kültürel ve ekonomik durum da zaten senaristliğe müsade etmiyor...

Artık ben kendim için yazıyorum...

Sadece kendim için...

Kendim yazıyorum, kendim okuyorum... Kafamda kendi sahnelerimi kendim çekiyorum... Kendi yazdıklarımı kendim yorumluyorum... Hatta senaryoma kamera hareketleri bile yazıyorum... Senaryo içinde edebiyat yapıyorum, şekil olayını aştım, özde fani oldum... Sureti bıraktım asılla uğraşıyorum...

Size bir şey diyeyim mi?

Ben bu işten çok zevk aldım... Kimseye beğendirme gibi bir çaba olmayınca insan daha samimi olabiliyor... Özgür davranıyorum... Holivut sinemasının bile çekerken zorlanacağı sahneler yazıyorum pervasızca...

Size de tavsiye ediyorum...

Zaten yakında bir blog daha açacağım... Senaryomu orda açık açık yazacağım... Çalan çalsın da, ben de oturup izliyim...

:)

20 Mart 2010 Cumartesi

EZEL DEĞİL ECEL....

Başa gelen çekilir...

Yıllar boyunca, kafanı her yastığa koyduğunda aklında uçuşan düşüncelerin toplamını ertesi gün televizyonda, gazetede, internette görmek....

Tükettiğin kağıtların, kotardığın dosyaların, içtiğin tonlarca kahvenin,çayın, okunan sayfalarca kitabın, bir satırı teyit etmek için halk kütüphanesindeki bütün ansiklopedileri tararken çektiğin acının bir gecede boşa gittiğini ve yanında sadece tatlı bir tecrübe olarak kaldığını görmek....

Cesaret edilen şeyi yapmak için harekete geçmek üzere hazırlık yaparken başkalarının senden çok önce cesaretlendiğini görmek...

EZEL değil ECEL'dir...

Ezel dizisini yazanları tebrik ediyorum...

Yıllardır üzerinde çalıştığım şeyleri bana gerek kalmadan ekrana yansıttıkları için ve benimle aynı fikirleri ürettikleri, benimle fikirdaş oldukları için onları alınlarından öpüyorum...

***

Bir projenin başına daha ne gelebilir?

KV PUSU'da Cevat karakteri...

AYNADAKİ DÜŞMAN....

EZEL...

Bu üç dizi de projemin üzerinden 8 dingilli silindir gibi geçmiştir....

Allah onlardan razı olsun...

....

:(