18 Haziran 2007 Pazartesi

TÜRK DİZİ ANLAYIŞI - 1: PARANOYAK ZİHNİYET

3 yazı öncesindeki çalışmanın devamı niteliğinde olan bu yazı Türk televizyon dizileri üzerine bir araştırma niteliğindedir.

Türk dramaları maalesef dünyanın kabul etttiği senaryo anlayışından oldukça uzak eserler vererek insanımızı oyalamıştır. İçlerinde izlenmeye değer olanları olduğu su götürmez (senaryosal açıdan söylüyorum) bir gerçek. Aşağıda vereceğim rakamlar dizilerin nasıl bir furyaya dönüştüğü hakkında bilgi vermekte:

2006-2007 sezonunu 39 dizi tamamlayabildi...

1-) Kurtlar Vadisi Pusu
2-) Sağır Oda
3-) Acı Hayat
4-) Köprü
5-) Kaybolan Yıllar
6-) Avrupa Yakası
7-) Hatırla Sevgili
8-) Doktorlar
9-) Binbir Gece
10-) Ihlamurlar Altında
11-) Sıla
12-) Doktorlar
13-) Yalancı Yarim
14-) İki Aile
15-) Beyaz Gelincik
16-) Acemi Cadı
17-) Fırtına
18-) Gümüş
19-) Yabancı Damat
20-) Selena
21-) Arka Sokaklar
22-) Yaprak Dökümü
23-) Cennet Mahallesi
24-) Ezo Gelin
25-) Geniş Zamanlar
26-) Candan Öte
27-) Sevda Çiçeği
28-) Emret Komutanım
29-) Duvar
30-) Şöhret
31-) Kezban Yenge
32-) Hepsi Bir
33-) Bebeğim
34-) Kader
35-) İki Yabancı
36-) Yağmur Zamanı
37-) Yeşeren Düşler
38-) Kara Duvak
39-) Yaralı Yürek

Bunlardan yaklaşık 6 tanesi mizah içerikli, 4 tanesi politik-aksiyon içerikli, 4 tanesi töre içerikli...
Geri kalan 25 tanesi ise tamamen AŞK üzerine kurulu...

Bu yukarıda sayılanlar sezonu sorunsuz kapatabilenler. Bir de kapatamayanlar var. Merak etmeyin onların da temaları AŞK.

Son yıllarda en fazla reyting toplayan bir kaç dizi var:

- Kurtlar Vadisi
- Asmalı Konak
- Bir İstanbul Masalı
- Zerda

Görüldüğü gibi bu dört diziden üçünün teması maalesef yine AŞK...

Demek ki bizim insanımız daha çok AŞK temalı dizileri tercih etmiş. O zaman insanın aklına şöyle bir soru geliyor? Para kazanmak uğruna hep aynı konuları işleyerek insanları bıktırmak ne demek oluyor? Ben cevap vereyim... Şu demek oluyor:

Empati kuramamak.

Sorun buradan kaynaklanıyor. Empati kuramayan, kendini izleyicilerin yerine koyamayan yapımcı doğal olarak izleyicisini para kazanma unsuru olarak düşünüyor ve piyasaya giriyor. "Uğraşmaya gerek yok. Bir aşk dizisi yazdırır, paramı kazanırım. Nasıl olsa izlenir.." diyen yapımcı sonucu bağlıyor.

Sonuç: Koşuşmuşluktan geçilmeyen, paranoyak zihniyetin hakim olduğu bir Türk televizyonu...

Bir Fransız atasözüdür: "Felaketler ard arda gelir."

Aynı olay bizde de mevcut. -İmam-cemaat ilişkisi çerçevesinde- Bu şekilde düşünen yapımcının kendisiyle paralel düşünen bir senaristi oluyor. Hayatında hiç senaryo kuramcısı duymamış, hiç film izlememiş, yabancı dizilere bakmamış, kitap okumamış, Türkiye'yi, insanımızı çözememiş senaristler dizi yazmaya, ilgi görmeye başlıyor.

Bu sefer de bir Çin atasözü aklıma geldi: "Bir ülkede küçük insanların gölgesi büyüyorsa o ülkede güneş batıyor demektir."

Hal böyle olunca sonuç da doğal olarak su yüzüne çıkıyor:

Sonuç: Kokuşmuşluktan geçilmeyen, paranoyak zihniyetin hakim olduğu bir Türk televizyonu...

Hiç yorum yok: